Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2015/27966 K. 2019/74 T. 7.1.2019
“Somut uyuşmazlıkta, davacının Sosyal Güvenlik Kurumuna ücret bildiriminin gerçek ücreti üzerinden yapılması talebinin karşılanmaması üzerine, iş akdinin davacı işçi tarafından feshedildiği dosyadaki bilgi, belgeler ve özellikle davacı işçinin işyeri arkadaşlarına ve davalı işverenin müşteri çevresine gönderdiği elektronik posta içeriğinden anlaşılmaktadır. Haklı nedenle dahi olsa iş akdini fesheden tarafın ihbar tazminatı talep edemeyeceği gözetilerek, davacının ihbar tazminatı talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2020/8138 K. 2021/4360 T. 20.4.2021
“Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür’ denilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; 12.06.2014 tarihli 0953 yevmiye numaralı,Tapu Müdürlüğünce düzenlenmiş olan ipotek senedinin “sözleşme şartları” başlıklı bölümün 1. maddesi, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğindedir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2020/35 K. 2021/317 T. 23.3.2021
“Bu durumda 1.949,91TL bedel ile araçta değer kaybına neden olmaksızın tamamen giderilen arıza nedeniyle aracın sıfır km ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesi hak ve nesafet kurallarıyla örtüşmemektedir. Davacıya seçimlik haklarından ücretsiz onarımın kullandırılması ve bu anlamda onarım için ödemiş olduğu bedelin davacıya iadesi tarafların hak ve menfaatleri değerlendirildiğinde yerinde olacaktır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, her ne kadar davaya konu araç onarılmış ise de arızaya konu fren hususunun hayati önemi haiz olması nedeniyle davacının güvenlik tehlikesi duymasının anlaşılır olduğu, bu nedenle aracın ayıpsız misli değişimine dair verilen mahkeme kararının onanması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2019/5571 K. 2021/471 T. 26.1.2021
“…davacının mirasbırakana ve davalı annesine karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur. Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Dosyada, tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından tanıkların sözlerine değer vermek gerekmektedir. Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbırakanın davacı kızını mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü vakaların mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunduğu...”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/1089 K. 2019/294 T. 14.3.2019
“Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ..., işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/1247 K. 2020/47 T. 23.1.2020
“Olayların bu gelişimi; kanser tedavisi gören, beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu göstermektedir. Nitekim, temlik tarihinden sonra da muris ve eşine davalının baktığı dosya kapsamı ile sabittir.”
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E. 2017/5 K. 2018/7 T. 06.07.2018
“Hemen belirtilmelidir ki, üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, eş söyleyişle üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat sorumluluğunun doğacağında tereddüt bulunmamaktadır….Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2020/2940 K. 2021/526 T. 25.2.2021
“Dolayısıyla, zararın tazminini isteme hakkı, seçimlik hakların yerine geçen seçimlik bir hak değil, bilakis onlarla birlikte istenebilen, onlara eklenen (kümülatif) bir haktır. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 475/3 maddesinde iş sahibinin genel hükümlere göre uğramış olduğu zararın tazminini isteme hakkı saklı tutulmuştur. Ancak tazminat istenebilmesi için iş sahibinin ayıbı yükleniciye zamanında ihbar etmesi ve kusurlu olmaması gerekir.”