Boşanma Hukuku

BOŞANMA DAVASI SÜRECİ BOYUNCA TARAFLARIN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN BULUNDUĞU DİKKATE ALINDIĞINDA, ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASININ UZUN SÜRMESİ, KİŞİNİN ÖZEL VE AİLE HAYATINI DÜZENLEME VE AİLE KURMA HAKLARINI İHLAL ETMEKTEDİR.

BU NEDENLE BAŞVURUCULARA MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMELİDİR.

Anayasa Mahkemesi’nin 14/5/2025 Tarihli 2022/22017 Başvuru Numaralı Kararı

“Somut olaylarda açılan çekişmeli boşanma davalarının yaklaşık 5 yıl ila 10 yıl arasında sürdüğü, 2022/25672 numaralı dosyada ise 9 yıl boyunca süren yargılamanın hâlen sonuçlanmadığı görülmektedir. Yargılamalar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucuların yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz edilemez. Bunun yanında yargılamaların uzamasında başvurucuların bir dahlinin bulunduğunun söylenemeyeceği dikkate alındığında somut olayın koşullarında evlenme hakkını zedelemeyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmediği ve yargılamaların sonuç itibarıyla makul bir sürede tamamlanmadığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Böylece devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğünü yerine getirmediği ve bu suretle kişinin özel ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi yönünden başvurucuya evlenme hakkını zedeleyecek şekilde külfet yüklendiği değerlendirilmektedir.”

KADINA DÜĞÜNDE TAKILAN ALTINLAR BORÇLAR İÇİN BOZDURULUP YENİDEN ALINMIŞTIR. KADININ ALTINLARIN YENİDEN BOZDURULACAĞI KORKUSUYLA EŞİNDEN ALTINLARIN YERİNİ GİZLEMESİ, GÜVEN SARSICI BİR DAVRANIŞ OLARAK DEĞERLENDİRİLMEZ.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 1.6.2023 E. 2023/398 K. 2023/2903

“Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı erkeğin dilekçesinde tek dayandığı ve İlk Derece Mahkemesince kusur olarak yüklenilen ziynet eşyalarının nerede olduğunu söylememesi vakıası olduğu, ziynet eşyalarının kadına düğünde takıldığının taraflarca kabul edildiği, ihtilaf olmadığı, bu ziynetlerin borçlar nedeniyle bozdurulup yerine yeniden alındığı, kadının kişisel malı sayılan ziynetlerin, evliliğin süresi ve davalının yaşı da dikkate alındığında yeniden bozdurulacağı korkusu ile eşine yerini söylememesinin güven sarsıcı davranış değerlendirilmesinin hatalı olduğu, mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı… Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca onanmasına,”

KADIN ERKEĞİN BİLGİ VE RIZASINDA AİLE KONUTUNDAN UZUN SÜRELİ AYRILMIŞ İSE DE ERKEK TARAFINDAN TERKE DAYALI BOŞANMA DAVASI AÇILMAMIŞTIR.

BU NEDENLE, EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASINDA KADINA TERK NEDENİYLE KUSUR YÜKLENEMEZ. 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 16.01.2025 E. 2024/2010 K. 2025/366

“4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesini birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince kadının, "uzun süreli olarak erkeğin bilgi ve rızası dışında aile konutunun bulunduğu Nazilli'den ayrılarak, Manavgat'a gittiğinden" bahisle boşanma kararı verilmiş ise de, davacı davalı erkeğin terke dayalı boşanma davası da bulunmamaktadır. Bu sebeple kadına terk nedeniyle kusur yüklenemez. Kadının başkaca kusuru da kanıtlanamamıştır. 4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinde yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma unsuru erkeğin davasında gerçekleşmemiştir. Bu durumda erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanma kararı verilmesi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir."

EŞİN AİLESİNİN EVLİLİĞİNE MÜDAHALESİNE SESSİZ KALMASI BOŞANMA NEDENİDİR.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 17.9.2015 E. 2015/1664 K. 2015/16292

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, birlikte yaşamaktan kaçındığı, eşinin annesine hakaret ettiği, davacı erkeğin ise bağımsız konut sağlamadığı, hamile olan davalı kadınla ilgilenmediği, ailesinin eşine müdahalesine sessiz kaldığı, istemediğini söylediği, beddua ettiği, annesinin kadını dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1-2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.”

BOŞANMA DAVASINDA KUSUR TESPİTİNDE BİR EŞİN DİĞERİNE “LAN” DİYE HİTAP ETTİĞİ VAKIASININ KUSUR OLARAK YÜKLENMESİ GEREKİR.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 19.10.2023E. 2023/1623 K. 2023/4881 

"Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece erkeğe "eşine lan diye hitap ettiği" kusuru yüklenmiş ise de bu vakıayı anlatan tanık ...'ın kadının, erkeğe "lan" diyerek hitap ettiği yönünde beyanda bulunduğu buna göre, erkeğe bu vakıanın kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğe yüklenen bu kusurun gerekçeden çıkartılması ile kadına, erkeğe "lan" diyerek hitap ettiği vakıasının kusur olarak yüklenmesi gerektiği... Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,”

ALDATILAN EŞ, SIRF EŞİYLE BERABER OLDUĞU İÇİN ÜÇÜNCÜ KİŞİDEN MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDEMEZ. ANCAK ÜÇÜNCÜ KİŞİ ALDATMA EYLEMİYLE BAĞLANTILI KİŞİLİK HAKKINI İHLAL EDERSE TALEP EDEBİLİR

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu  E. 2017/5 K. 2018/7 T. 06.07.2018

“Hemen belirtilmelidir ki, üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, eş söyleyişle üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat sorumluluğunun doğacağında tereddüt bulunmamaktadır….Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”

EŞİN AKŞAMLARI İŞ ÇIKIŞINDAN SONRA ANNESİNİN EVİNE SÜREKLİ GİDEREK BU DURUMU ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMESİ BOŞANMA NEDENİDİR

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2020/6499 K. 2021/935 T. 2.2.2021

"…davacı- karşı davalı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine erkeğin "Sürekli akşamları iş çıkışından sonra annesinin evine giderek bu durumu alışkanlık haline getirmek, evin ihtiyaçlarını gidermeyerek birlik görevlerini yerine getirmemek ve evi terk etmek…"

EŞİNİN ÖNCEKİ EVLİLİĞİNDEN OLAN ÇOCUKLARINI İSTEMEMEK BOŞANMA NEDENİDİR

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2019/8588 K. 2020/1636 T. 27.2.2020

"Tarafların gerçekleşen kusur durumlarına göre, eşine şiddet uygulayan ve eşinin maaş kartına el koyan erkeğin eşinin ilk eşinden olan çocuğunu ve ailesini istemeyen kadına göre ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına karşın, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiştir."

AV. ARB. Seher ÇINGIL, LL.M.

Hakkımızda

Avukat Seher ÇINGIL, düzenli olarak mevzuat değişikliklerini takip ederek, güncel ve hukuki konularla ilgili yayınladığı eserlerle çalışmalarına devam etmektedir. Bu sayede müvekkillere sunulan hizmetin verimliliği artmakta ve dinamik bir iş disiplini ile en hızlı ve güvenilir hukuki hizmet sağlamaktadır.

İletişim

Konacık Mah. Kazım Karabekir Cad. No:24 D:A-3 Bodrum, Muğla